“Yok yahu,” dedi Bahadır, “onlar bizim
peşimize düşmez pek. Bizim zaten bir inisiyatifimiz, bölge için oradakilerle
birlikte ve araştırma yaparak hazırladığımız 3 de projemiz var; stratejik plana
ve bölge kalkınma planına uygun. Bu projelere göre bir hibe bulursak uğraşırız,
onun dışında bu işlere hiç vakit ayırmıyoruz. Boş verin bunları ya, esas müjdeyi
vereyim size!”
“Neymiş o müjde?” diye sordu Lütfiye.
“Bizim çiftlikte bir hamile var, 7
aylık. İlk çiftlik çocuğu bizden çıkacak kısmetse!”
Masanın etrafındaki herkesin yüzü
gülüyordu. Bahadır'ı tebrik etmeye giriştiler:
“Ne güzel haber bu,” dedi Lütfiye, “oğlan
mı kız mı?”
“Oğlan, ama daha adı belli değil.
Annesiyle babası her gün fikir değiştiriyorlar!"
“Biz de ilk düğünü yaparız belki!”
dedi Hakan. “Biliyorsun Sevda ile nişanlıyız, daha dün resti çekti Sevda!"
Sevda: “E öyle ama,” dedi gülerek, “bugüne
kadar düğün kelimesini bile kullanmıyordun. Tehditler işe yaramış demek ki! Şimdi
bir işimiz kaldı, ağzından bir de tarih almak.”
“O kolay,” dedi Hakan, “köylük yerde
düğün hasattan sonra olur, Eylül’e yetiştirebilir misin gelinliği?”
Sevda Hakan’ın yüzüne inanmayan gözlerle
baktı: “Ciddi misin sen? Yetişir herhalde.”
Lütfiye ve Bahadır ayağa kalkıp gelini
ve damadı tebrik etmeden duramadı. Lütfiye her ikisinin de elini sıkıp tebrik
etti, Bahadır ise Hakan’la kucaklaştı, sonra da Sevda’ya elini uzattı:
“Bu tarih belirleme hususunda biraz
katkım olduysa ne mutlu bana” dedi. “Şimdiden tebrik ederim!”
"Teşekkürler," dedi Sevda
nazikçe. Ancak gözleri Hakan'ın gözlerinden ayrılmıyordu. Lütfiye bunu görünce
Bahadır'ın koluna girdi:
“Gel seni orkestramızla tanıştırayım,”
diyerek onu Roninlerin yanına doğru sürüklemeye başladı. "Hem de birkaç
gerçek Ronin görürsün. Ama bu kelimeyi kullanma, kızıyorlar!"
İkisi gülerek uzaklaşırken Sevda hâlâ Hakan’ın
gözlerine bakıyordu. Konuşmadılar, konuşamayacak kadar mutlu görünüyorlardı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder