BÖLÜM 4
Hakan odadan çıktığında Uğur ve
Bülent’i kapının önünde kendisini beklerken buldu. Her ikisi de endişeli ve
merak içinde görünüyordu, içeride neler olduğunu çözememiş gibiydiler, ama
kapıyı çalıp içeri girmeye de cesaret edememişlerdi.
“Hadi,” dedi Hakan, “dışarı çıkalım,
orada konuşuruz.”
İdari işler binasının iç bunaltıcı gri
boyalı kısacık koridorundan çıktıklarında kapının önündeki beton zeminde durup
yüzünü meraklı ikiliye döndü Hakan.
“Dosyayı okudum, sonra dayanamayıp ben
de bir şeyler yazdım. Daha da yazardım ama biliyorsunuz misafirlerimiz var.”
Bülent ve Uğur bir şey demeden
birbirlerine baktılar.
“Okumak için zamanınız olacak, merak
etmeyin. Bu dosya artık sadece senin değil,” dedi Bülent’e bakarak, “artık
üçümüzün sırrı oldu. Şimdilik bundan kimseye bahsetmeyelim, yazılanları da
lütfen silmeyin. Benim belgeleme amaçlı günlüğümden çok daha özel bir metin
çıkabilir ortaya. Bunu daha sonra konuşuruz. Bülent Aydın’dan geldikten sonra.
Ne dersin Bülent, Bahadır'a yardım etmek için oraya gidip ikinci çiftliğin
kuruluşunda bulunmak ister misin? Kâbusların azalır belki…”
“Ben … bilmiyorum. Yardıma mı
ihtiyaçları varmış?”
“Benden rica ettiler, ama ben gidemem.
Sevda açıkça söylemese de pek gitmeye hevesli değil. Ben de burayı bırakıp
gitmeye hazır hissetmiyorum henüz kendimi. Uğur sen gelene kadar mektuplara
falan bakar. Değil mi?"
“Bakarım, sorun değil” diyerek sırıttı
Uğur. “Ne dersin?”
“Peki.”
“Yarın yola çıkmanız lazım ama,
oradakiler bir an önce işe başlamak için bekliyorlarmış. Bu konuda öğleden
sonra yine burada ufak bir toplantı yaparız, Bahadır, sen, ben konuşuruz.
Lütfiye Abla da gelmek istiyordu, müsaitse o da gelir. Sen kafandaki soruları
yaz bir yere, bir de gidip çanta falan hazırla kendine."
Uğur’a döndü Hakan:
“Sen de şu Fatsalılarda ilgilenmeye ne
dersin? Ortalıkta anasını kaybetmiş ördek yavruları gibi dolanıyorlar. Var
mıydı işin?”
“Sanayiden beklediğim hava filtreleri
gelmediyse traktörlerin bakımını yapamam, kapıya bir sorayım, gelmemişse
Fatsalıları gezdiririm ben de."
“Tamam, görüşürüz o zaman,” dedi
Hakan. "Uğur, şu odayı kilitleyip anahtarını getirsene bana, arkamı döner
dönmez yazdıklarımı okumanızı istemiyorum. Henüz buna hazır değilim!"
İkilinin hayal kırıklığına uğradığını
görünce sırıttı Hakan: “Ya da gidip hemen okuyun, sonra sen çanta hazırlamaya,
sen de Fatsalıların yanına!”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder