7 Haziran 2012 Perşembe

42


BÖLÜM 4

Hakan odadan çıktığında Uğur ve Bülent’i kapının önünde kendisini beklerken buldu. Her ikisi de endişeli ve merak içinde görünüyordu, içeride neler olduğunu çözememiş gibiydiler, ama kapıyı çalıp içeri girmeye de cesaret edememişlerdi.

“Hadi,” dedi Hakan, “dışarı çıkalım, orada konuşuruz.”

İdari işler binasının iç bunaltıcı gri boyalı kısacık koridorundan çıktıklarında kapının önündeki beton zeminde durup yüzünü meraklı ikiliye döndü Hakan.

“Dosyayı okudum, sonra dayanamayıp ben de bir şeyler yazdım. Daha da yazardım ama biliyorsunuz misafirlerimiz var.”

Bülent ve Uğur bir şey demeden birbirlerine baktılar.

“Okumak için zamanınız olacak, merak etmeyin. Bu dosya artık sadece senin değil,” dedi Bülent’e bakarak, “artık üçümüzün sırrı oldu. Şimdilik bundan kimseye bahsetmeyelim, yazılanları da lütfen silmeyin. Benim belgeleme amaçlı günlüğümden çok daha özel bir metin çıkabilir ortaya. Bunu daha sonra konuşuruz. Bülent Aydın’dan geldikten sonra. Ne dersin Bülent, Bahadır'a yardım etmek için oraya gidip ikinci çiftliğin kuruluşunda bulunmak ister misin? Kâbusların azalır belki…”

“Ben … bilmiyorum. Yardıma mı ihtiyaçları varmış?”

“Benden rica ettiler, ama ben gidemem. Sevda açıkça söylemese de pek gitmeye hevesli değil. Ben de burayı bırakıp gitmeye hazır hissetmiyorum henüz kendimi. Uğur sen gelene kadar mektuplara falan bakar. Değil mi?"

“Bakarım, sorun değil” diyerek sırıttı Uğur. “Ne dersin?”

“Peki.”

“Yarın yola çıkmanız lazım ama, oradakiler bir an önce işe başlamak için bekliyorlarmış. Bu konuda öğleden sonra yine burada ufak bir toplantı yaparız, Bahadır, sen, ben konuşuruz. Lütfiye Abla da gelmek istiyordu, müsaitse o da gelir. Sen kafandaki soruları yaz bir yere, bir de gidip çanta falan hazırla kendine."

Uğur’a döndü Hakan:

“Sen de şu Fatsalılarda ilgilenmeye ne dersin? Ortalıkta anasını kaybetmiş ördek yavruları gibi dolanıyorlar. Var mıydı işin?”

“Sanayiden beklediğim hava filtreleri gelmediyse traktörlerin bakımını yapamam, kapıya bir sorayım, gelmemişse Fatsalıları gezdiririm ben de."

“Tamam, görüşürüz o zaman,” dedi Hakan. "Uğur, şu odayı kilitleyip anahtarını getirsene bana, arkamı döner dönmez yazdıklarımı okumanızı istemiyorum. Henüz buna hazır değilim!"

İkilinin hayal kırıklığına uğradığını görünce sırıttı Hakan: “Ya da gidip hemen okuyun, sonra sen çanta hazırlamaya, sen de Fatsalıların yanına!”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder