22 Haziran 2012 Cuma

56


“Peki, bu değiş-tokuşlar için vergi ödemenizi istemediler mi?” dedi Bahadır.

Lütfiye, Hakan ve Bahadır yemekhanenin dışındaki ağacın altına yerleştirdikleri masanın altında konuşuyorlardı. Sevda ve Muammer ise kompost gübre yapmayı planladıkları yerin başında konuşuyor, arada göz ucuyla konuşanları izliyorlardı.

“O konuda yazılı görüş istediler Maliye Bakanlığından, ama onlar da örnek olmadığından ne yapacaklarını bilemediler. Neticede gelir kazanmak veya kâr elde etmek için alım-satım yapmıyoruz. Ama sene başında Ankara'dan birileri geldi, iki gün kaldılar burada. İşlerin nasıl işlediğini gözleriyle gördüler."

“Geldiklerinde bayağı sinirli ve mutsuzdular,” diye lafa girdi Lütfiye. "Hem kış vakti buraya gelmek hoşlarına gitmemişti, hem de bizi dolambaçlı yollardan vergi kaçırmak isteyen kişiler olarak görüyorlardı sanırım. Ama burayı gördüler, Osman da gelip 3-4 saat konuştu onlarla vakıf başkanı olarak."

“Neye karar verdiler peki?”

“Onlar gittikten 3 hafta sonra bir yazı yolladılar bize,” diye açıkladı Hakan. Bir yandan konuşuyor, bir yandan da Sevda’nın hâlâ orada olup olmadığını izliyordu. “Dediklerine göre bizim verdiğimiz ürünler her ne kadar kâr amacıyla satılmış olmasa da, ne demişlerdi bakayım, ‘ticari emtia’ haline geliyormuş ve bizden alan kişiler bunu satmak durumunda kalıyormuş. Katma Değer Vergisi açısından alıcıları zor durumda bırakıyormuşuz. O yüzden bir iktisadi işletme kurmamız ve verdiğimiz mallara fatura kesmemiz istendi. Yani karşılıklı fatura kesiyoruz her alışverişte. Biz de buna karşın dava açtık, ama muhtemelen onlar kazanır."

“Bir de iktisadi işletme mi kuracağız şimdi?” diyerek surat astı Bahadır.

“Onun için diyoruz ya, tek vakıf ile yürütelim bütün işleri. Alımları toplu yaparız, bürokrasi azalır. Bir sözleşme yaparız önce; topraklar sizindi değil mi?"

“Evet,” dedi Bahadır, “tümünün tapusu var elimizde.”

“Siz toprakları vakfa kiralarsınız, bütün işlemler vakıf üzerinden yürür. Birileri problem çıkardığında da karşısında 3 avukatı, bir sürü muhasebecisi olan bir tüzel kişilik bulur.”

“Bunu arkadaşlarla konuşmam lazım elbette.”

“Elbette” dedi Lütfiye. “İçiniz rahat etmeli. Kendi vakfınızı da kurabilirsiniz. Dernek kurmak bu işler için faydalı olmuyor, dernek kurmak daha kolay ama sırf dernekler masası bile insanı yoruyor. Vakıflar kâr amacı gütmüyor, o yüzden kurması zor ama daha faydalı.”

“Hiç çocuk var mı sizde?” dedi Hakan.

“Evet, niye?”

“Okula falan çok dikkat etmelisiniz, çocuğu en ufak bir şeyden mahrum ettiğiniz iddia edilirse Sosyal Hizmetler Müdürlüğü ile başınız derde girer” dedi Hakan. “Hiç belli etmiyorlar ama tüm devlet memurlarının gözü üzerimizde. Kaybolan veya macera için kampa gelen çocuklar bile potansiyel sorun oluyor. Çiftlik açıldıktan bir ay kadar sonra bir astsubay geldi garnizon komutanlığından, bir sürü belge istedi benden. Yazılı olarak istenirse hepsini memnuniyetle vereceğimizi söyleyince karşılıklı olarak birbirimize yardımcı olmamız gerektiğini söyleyip gitti. Sonra sürekli ortalarda gördüm onu, sivildi hep. Bu kim diye Bozören muhtarına sordum, istihbarattanmış. Hiçbir faaliyetleri yok, ama sürekli izliyorlar.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder