23 Nisan 2012 Pazartesi

21


Elbette size planımı anlatmayacağım, çünkü bu satırları yazdığım Word dosyası yarın ortaya çıkabilir. Bu hafta veya bu ay olmasa da bu yıl bitmeden, planım başarılı olma fırsatı bulamadan Bülent'in beklediği Pamukova Savcısı bu bilgisayara el koyabilir. Bu bilgisayarı kullanan üçüncü kişi, Hakan abi, dosyayı görüp planımı engelleyebilir.

O yüzden sadece aklımdakileri aşama aşama hayata geçireceğim. İşim bittiğinde her birinizin kafası en az benimki kadar karışmış olacak, bana galip gelmiş olmanızın zerre kadar anlamı kalmayacak. Ayağınızı yerden kesmek için üzerinde yürüdüğünüz parke taşlarının her birini tek tek sökeceğim, yerine kaygan bir zemin koyuvereceğim. Attığınız her adımda birbirinize çarpacaksınız. Canınız yanacak, ilk birkaç çarpışmadan sonra en kaba olanlarınız diğerlerinin canını yakmaya başlayacak. Önceleri münferit olaylar sanacaksınız olup biteni, durumu düzeltmeye çalıştığınızda, çoktan olup bitenden kâr etmeye başlayanlar engelleyecek sizi. Ortalık karışacak, yangın yerine dönecek. Yangında ilk kurtaracağınız şeyin ne olduğunu bilemeyeceksiniz. Medeniyet dediğiniz şeyi temellerinden sarsacağım. Tek başıma. Sizinle işim bittiğinde ayakta kalacaksınız belki, ama vahşi bir sürüden farkınız olmayacak. O zaman bile aranızda bana bir yer göstermeyeceksiniz, onu biliyorum, ama en azından birbirinizin kanının tadına vardığınızda bunu izlemek için orada olacağım.

Biliyorum, bunu beceremeyeceğimi düşünüyorsunuz. Salağın biri olduğumu düşünüyorsunuz. Bununla ilk defa karşılaşmıyorum. Ama siz de şunu bilin; beni hayatta tutan tek şey bu nefret ve öfke. Her gözümü kapattığımda yavaş yavaş, adım adım, benim cehennemim olan dünyayı sizin cehenneminize dönüştürdüğümü görüyorum. Kendi türümden insanların yanına geldiğim için yumuşadığımı düşünmeyin sakın, çünkü burada benim gibi acı çekmiş yüz ruh görüyorum. Yüz farklı hikâye dinledim içimdeki nefreti beslemek için, yüz farklı kader arkadaşımın her biriyle konuştum. Şimdi sadece kendi intikamımı almak istemiyorum, hepimiz adına intikam alacağım sizlerden.

İntikam. Adalet değil istediğim. Bağışlanma değil. Kabul edilmek de değil. İntikamımı almak istiyorum. Bazılarınız masum olabilir. Umurumda değil. Ormanın en derin, en karanlık noktasına gidip en rüzgârlı anı bekleyeceğim, kibriti çakacağım. Bırakacağım gerisine rüzgâr ve alevler karar versin. İntikamımı bu dünyada alacağım.

Bir zamanlar, dört yıl kadar önce, beni bu kararımdan döndürebilecek biri vardı. Kendimi değerli hissetmeme neden olabilecek bir kadın. Adı Burcu idi. Elbette çiftlikteki Burcu’dan bahsetmiyorum. Başka bir Burcu. Çok başka biriydi. Kendisine bir oğul arayan bir anne gibi değildi, küçük kız rollerine girip şımaranlardan hiç değildi. Olur olmaz şeylere küfreden, dünyaya kızgın olanlardan da değildi. Onu nasıl tarif edeceğimi bilemedim şimdi birden bire. Yanınızdan geçerken fark edemezdiniz onu, çok güzel, çok alımlı değildi, cilveli, işveli de değildi. Ama aynı masada oturup gözlerine bir defa bakanlar içinde onu unutan kimse yoktur bence. Gözlerini kaçırmazdı kimseden, içinden geçeni söylediğinden emin olurdunuz sizinle konuştuğunda. Bakışlarına dürüstlük vardı, şefkat vardı, nezaket vardı. Masadan kalkıp gittiğinde gözlerinizi ondan ayıramazdınız, o gözden kaybolana kadar başka kişilerle konuşamazdınız. Ama kendinizi özel hissetmenize de izin vermezdi, herkese eşit mesafede dururdu. Koluma dokunarak konuştuktan on dakika sonra başka bir adamın koluna da aynı şekilde dokunduğunda dünyam başıma yıkılırdı. Ona ulaşacak bir yol bulacağımı hiç sanmıyordum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder