Elbette size planımı anlatmayacağım, çünkü
bu satırları yazdığım Word dosyası yarın ortaya çıkabilir. Bu hafta veya bu ay
olmasa da bu yıl bitmeden, planım başarılı olma fırsatı bulamadan Bülent'in
beklediği Pamukova Savcısı bu bilgisayara el koyabilir. Bu bilgisayarı kullanan
üçüncü kişi, Hakan abi, dosyayı görüp planımı engelleyebilir.
O yüzden sadece aklımdakileri aşama
aşama hayata geçireceğim. İşim bittiğinde her birinizin kafası en az benimki
kadar karışmış olacak, bana galip gelmiş olmanızın zerre kadar anlamı kalmayacak.
Ayağınızı yerden kesmek için üzerinde yürüdüğünüz parke taşlarının her birini
tek tek sökeceğim, yerine kaygan bir zemin koyuvereceğim. Attığınız her adımda
birbirinize çarpacaksınız. Canınız yanacak, ilk birkaç çarpışmadan sonra en
kaba olanlarınız diğerlerinin canını yakmaya başlayacak. Önceleri münferit olaylar
sanacaksınız olup biteni, durumu düzeltmeye çalıştığınızda, çoktan olup
bitenden kâr etmeye başlayanlar engelleyecek sizi. Ortalık karışacak, yangın
yerine dönecek. Yangında ilk kurtaracağınız şeyin ne olduğunu bilemeyeceksiniz.
Medeniyet dediğiniz şeyi temellerinden sarsacağım. Tek başıma. Sizinle işim bittiğinde
ayakta kalacaksınız belki, ama vahşi bir sürüden farkınız olmayacak. O zaman bile
aranızda bana bir yer göstermeyeceksiniz, onu biliyorum, ama en azından
birbirinizin kanının tadına vardığınızda bunu izlemek için orada olacağım.
Biliyorum, bunu beceremeyeceğimi
düşünüyorsunuz. Salağın biri olduğumu düşünüyorsunuz. Bununla ilk defa
karşılaşmıyorum. Ama siz de şunu bilin; beni hayatta tutan tek şey bu nefret ve
öfke. Her gözümü kapattığımda yavaş yavaş, adım adım, benim cehennemim olan
dünyayı sizin cehenneminize dönüştürdüğümü görüyorum. Kendi türümden insanların
yanına geldiğim için yumuşadığımı düşünmeyin sakın, çünkü burada benim gibi acı
çekmiş yüz ruh görüyorum. Yüz farklı hikâye dinledim içimdeki nefreti beslemek
için, yüz farklı kader arkadaşımın her biriyle konuştum. Şimdi sadece kendi intikamımı
almak istemiyorum, hepimiz adına intikam alacağım sizlerden.
İntikam. Adalet değil istediğim.
Bağışlanma değil. Kabul edilmek de değil. İntikamımı almak istiyorum.
Bazılarınız masum olabilir. Umurumda değil. Ormanın en derin, en karanlık
noktasına gidip en rüzgârlı anı bekleyeceğim, kibriti çakacağım. Bırakacağım
gerisine rüzgâr ve alevler karar versin. İntikamımı bu dünyada alacağım.
Bir zamanlar, dört yıl kadar önce,
beni bu kararımdan döndürebilecek biri vardı. Kendimi değerli hissetmeme neden
olabilecek bir kadın. Adı Burcu idi. Elbette çiftlikteki Burcu’dan
bahsetmiyorum. Başka bir Burcu. Çok başka biriydi. Kendisine bir oğul arayan
bir anne gibi değildi, küçük kız rollerine girip şımaranlardan hiç değildi. Olur
olmaz şeylere küfreden, dünyaya kızgın olanlardan da değildi. Onu nasıl tarif
edeceğimi bilemedim şimdi birden bire. Yanınızdan geçerken fark edemezdiniz
onu, çok güzel, çok alımlı değildi, cilveli, işveli de değildi. Ama aynı masada
oturup gözlerine bir defa bakanlar içinde onu unutan kimse yoktur bence.
Gözlerini kaçırmazdı kimseden, içinden geçeni söylediğinden emin olurdunuz
sizinle konuştuğunda. Bakışlarına dürüstlük vardı, şefkat vardı, nezaket vardı.
Masadan kalkıp gittiğinde gözlerinizi ondan ayıramazdınız, o gözden kaybolana kadar
başka kişilerle konuşamazdınız. Ama kendinizi özel hissetmenize de izin
vermezdi, herkese eşit mesafede dururdu. Koluma dokunarak konuştuktan on dakika
sonra başka bir adamın koluna da aynı şekilde dokunduğunda dünyam başıma
yıkılırdı. Ona ulaşacak bir yol bulacağımı hiç sanmıyordum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder