21 Nisan 2012 Cumartesi

19


S: Son bir soru. Bu çiftliğin geleceği hakkında ne düşünüyorsunuz?

H.O.: Tamamen kendi fikrimi anlatayım, yani ahali adına konuşmuyorum şu anda. Bence bu çiftliğin amacı yeni bir düzen, bir ütopya, bir cennet yaratmak değil. Yani yüz kişiyle başlayan bu hareketin çok fazla genişleyeceğini öngörmüyorum. Unutmayın ki burayı kuran, bu fikri oluşturan kişiler idealist olsalar da liderlik özelliğine sahip insanlar değiller. Biz kenara atılmış olanlarız, çarkın dişlilerine tutunmakta zorlananlarız, her birimizin bir arızası var. Bizim bir eğilim başlatma ihtimalimiz pek yok; ancak bizim gibi olanlarla anlaşabiliyoruz, o da minimum düzeyde temas ederek. Dikkat ettiniz mi, içeride yemek yiyenler bile birbiriyle fazla konuşmuyor. Çok fazla dikenimiz var, öyle diyeyim. Burası bir nevi medeniyet çöplüğü... Burası sürekli yaşanacak bir yer olmayacak bence zaman içinde, insanlar burada dönemsel olarak bulunacak. Burası doğulup ölünecek ayrı bir âlem, ayrı bir düzlem değil bence. Muhtemelen aradığımız hiçbir soruya cevap veremeyeceğiz. Belki doğru soruları bile bulamayacağız! Ama aramak bizim hoşumuza gidiyor. Daha doğrusu aramak zorundayız. Geçen gün bir arkadaşımız “Delilik sanırım bilince diken gibi saplanan bir düşünce yüzünden oluşuyor, onu düşünmeden, kaşımadan duramadığın için normal hayatını yaşamıyorsun" demişti. Belki de biz kendi dikenlerimizi bulmak ve çıkarmak derdindeyiz.

Hakan Bey bunları söyledikten sonra müsaade isteyerek yanımızdan ayrılıp gitti. Osman Bey onun bu kadar konuşmasının bile bir mucize olduğunu söyleyince daha fazla üsteleyemedim. Yemeğimizi bitirdiğimizde ahaliden başka biri gelip az sonra yemekhanede bir toplantı yapılacağını bildirdi. Toplantıyı izleme isteğimiz reddedilince Osman Bey ile birlikte çiftliği terk etmekten başka bir çaremiz kalmadığını gördük. Yeniden görüşmek üzere sözleşerek çiftlikten ayrılırken böyle bir yerde yaşamanın nasıl olacağını merak ettiğimi itiraf etmeliyim, gündelik yaşamlarını, ahalinin hikâyelerini öğrenmeyi isterken ağzımıza bir parmak bal çalınmış oldu sadece. Burada tohumu atılan her neyse ilk tanığı olmanın gururuyla çiftlikten ayrılırken bu deneyin başarılı olmasını diliyoruz; biz plaza insanları için yaratılmakta olan bu sığınak aslında gizli bir hazine…

* * *

İşte bu yazıyı okuduğum anda o çiftlikte olmam gerektiğine karar vermiştim bile. Bunu nasıl yapacağımı çözmek, çiftliğe ulaşıp dâhil olmayı başarmak ise neredeyse 2 yılımı aldı.

Şimdi, her ne kadar yazmaya devam etmek istesem de işimin başına dönmeliyim. Birazdan bu dosyayı kapatıp ahalinin arasına karışacağım. Akşam yemeğinde başlayan iç sızısı gece derinleştiğinde bir karın ağrısına dönüşecek. Yatağıma girip gözlerimi kapattığımda gelecek kâbusların korkusu dolduracak içimi. Rahatsız bir uykuya dalacağım başucumda bir bardak suyla. Nefes nefese, ter içinde uyandığımda lazım olacak o su. Bana gülecekleri o cehennemde asla erişemeyeceğim o bir bardak su bu geceyi geçirmemi sağlayacak.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder