S: Son bir soru. Bu çiftliğin
geleceği hakkında ne düşünüyorsunuz?
H.O.: Tamamen kendi fikrimi anlatayım,
yani ahali adına konuşmuyorum şu anda. Bence bu çiftliğin amacı yeni bir düzen,
bir ütopya, bir cennet yaratmak değil. Yani yüz kişiyle başlayan bu hareketin
çok fazla genişleyeceğini öngörmüyorum. Unutmayın ki burayı kuran, bu fikri
oluşturan kişiler idealist olsalar da liderlik özelliğine sahip insanlar
değiller. Biz kenara atılmış olanlarız, çarkın dişlilerine tutunmakta
zorlananlarız, her birimizin bir arızası var. Bizim bir eğilim başlatma
ihtimalimiz pek yok; ancak bizim gibi olanlarla anlaşabiliyoruz, o da minimum düzeyde
temas ederek. Dikkat ettiniz mi, içeride yemek yiyenler bile birbiriyle fazla
konuşmuyor. Çok fazla dikenimiz var, öyle diyeyim. Burası bir nevi medeniyet
çöplüğü... Burası sürekli yaşanacak bir yer olmayacak bence zaman içinde, insanlar
burada dönemsel olarak bulunacak. Burası doğulup ölünecek ayrı bir âlem, ayrı
bir düzlem değil bence. Muhtemelen aradığımız hiçbir soruya cevap
veremeyeceğiz. Belki doğru soruları bile bulamayacağız! Ama aramak bizim
hoşumuza gidiyor. Daha doğrusu aramak zorundayız. Geçen gün bir arkadaşımız “Delilik
sanırım bilince diken gibi saplanan bir düşünce yüzünden oluşuyor, onu düşünmeden,
kaşımadan duramadığın için normal hayatını yaşamıyorsun" demişti. Belki de
biz kendi dikenlerimizi bulmak ve çıkarmak derdindeyiz.
Hakan
Bey bunları söyledikten sonra müsaade isteyerek yanımızdan ayrılıp gitti. Osman
Bey onun bu kadar konuşmasının bile bir mucize olduğunu söyleyince daha fazla
üsteleyemedim. Yemeğimizi bitirdiğimizde ahaliden başka biri gelip az sonra
yemekhanede bir toplantı yapılacağını bildirdi. Toplantıyı izleme isteğimiz
reddedilince Osman Bey ile birlikte çiftliği terk etmekten başka bir çaremiz
kalmadığını gördük. Yeniden görüşmek üzere sözleşerek çiftlikten ayrılırken
böyle bir yerde yaşamanın nasıl olacağını merak ettiğimi itiraf etmeliyim, gündelik
yaşamlarını, ahalinin hikâyelerini öğrenmeyi isterken ağzımıza bir parmak bal
çalınmış oldu sadece. Burada tohumu atılan her neyse ilk tanığı olmanın
gururuyla çiftlikten ayrılırken bu deneyin başarılı olmasını diliyoruz; biz
plaza insanları için yaratılmakta olan bu sığınak aslında gizli bir hazine…
* * *
İşte bu yazıyı okuduğum anda o
çiftlikte olmam gerektiğine karar vermiştim bile. Bunu nasıl yapacağımı çözmek,
çiftliğe ulaşıp dâhil olmayı başarmak ise neredeyse 2 yılımı aldı.
Şimdi, her ne kadar yazmaya devam
etmek istesem de işimin başına dönmeliyim. Birazdan bu dosyayı kapatıp ahalinin
arasına karışacağım. Akşam yemeğinde başlayan iç sızısı gece derinleştiğinde bir
karın ağrısına dönüşecek. Yatağıma girip gözlerimi kapattığımda gelecek kâbusların
korkusu dolduracak içimi. Rahatsız bir uykuya dalacağım başucumda bir bardak
suyla. Nefes nefese, ter içinde uyandığımda lazım olacak o su. Bana gülecekleri
o cehennemde asla erişemeyeceğim o bir bardak su bu geceyi geçirmemi
sağlayacak.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder