Soru: Osman Bey, Türkiye kamuoyu sizi
tanıyordu veya en azından tanıdığını zannediyordu. Şimdi kurduğunuz vakıf ve
çiftlik ile çok farklı bir biçimde gündemdesiniz. Çok çeşitli söylentiler var.
Burada gerçekte ne oluyor?
Osman
Meşeli:
Öncelikle hoş geldiniz diyeyim tekrar. Buraya gelmeniz benim için çok önemli,
çünkü dediğiniz gibi bir sürü söylenti dolaşıyor ortalıkta, ama bugüne kadar
kimse sizin gibi gelip açıkça bu soruyu sormadı. Sanırım onlarla konuşacağımı
veya doğruyu söyleyeceğimi düşünmüyorlardı.
S: Sizi anlıyorum ama siz neden
neler olup bittiğini duyurmadınız?
O.M.: Duyurmadım, o konuda haklısınız.
Çünkü burada kâr amaçlı bir faaliyet yok, tanıtım yapıp basın bülteni
hazırlayarak elde edeceğimiz hiçbir şey yoktu. Söylentiler başlayınca da
birileri gelip sorar diye bekledik ama sanırım biraz fazla bekledik. Burada
yapılacak çok şey vardı ve bir türlü fırsat bulup PR çalışması yapmadık.
S: Ne gibi işler mesela?
O.M.: Bu çiftlik ve vakıf aslında bir
tür terapi merkezi gibi. Ablam bir dönem çok ciddi psikolojik sorunlar yaşadı.
Ayrıntısına ben girmek istemiyorum, belki akşam kendisi anlatır. O dönemde
herkesten uzaklaşmak, hatta medeniyetten uzaklaşmak ve kendini, kafasını zaman
baskısı olmadan toplamak istiyordu. Katıldığı grup terapisindeki arkadaşlarıyla
bunları hayal ettiklerini anlattı bana bir gün. Sanırım 2007 yılıydı. Uzun yıllardır benimle doğru dürüst oturup
konuşmamış olan ablamın bu isteğini karşılamadan evvel doktoruyla, sonra başka
doktorlarla görüştüm. Daha sonra böylesi komünler hakkında bir sürü kaynaktan
bilgi aldım ve bu içinde oturduğumuz yerleşkenin arazisini aldım. O zaman arazi
25 dönüm kadardı. Daha sonra projenin olumlu etkilerini gördüğümde önce bir
vakıf kurdum, sonra çevredeki arazileri de satın alıp vakfa devrettim. Şimdi bu
arazide farklı bir komün oluşmaya başladı.
S: Siz komün dediğiniz anda bir
sürü kişinin tüyleri diken diken oluyordur eminim. Herkes bunun altında gizli bir amaç olduğunu
düşünüyor!
O.M.: Haklısınız, komün deyince
komünist bir yapılanma sananlar oldu, bu röportajdan sonra bu sayı daha çok
artacak. Ama cemiyet desek masonlukla, cemaat desek şeriatçılıkla suçlanacağız.
Ruh sağlığı merkezi desek beyin yıkadığımızı iddia edecekler. Bundan kaçış yok.
S: Peki burada tahmin edildiği
gibi, daha doğrusu korkulduğu gibi siyasi bir faaliyet söz konusu mu?
O.M.: Umarım lafı dolandırdığımı
düşünmezsiniz, ama önce modern anlamda komünler hakkında biraz bilgi vermem
gerekiyor. Tarihin başından beri kendini toplumdan ayıran küçük topluluklar
olmuş, ama bugünkü anlamda komünleri sanırım 1848 Paris Komünü ile başlatıyor
sosyologlar. Ancak bence bu pek doğru değil; çünkü 1848 yılında neredeyse küçük
bir devlet söz konusuydu. Asıl komünler 1800’lerin sonlarında Amerika’nın
yerleşim açısından yoğun olmayan yerlerinde, özellikle de Kuzey eyaletlerinde
kuruldu. 80 – 100 kişilik, hadi bilemediniz 200 kişilik gruplar o gevşek
federatif yapı içinde kendi minik devletlerini kurdular. Hükümetle anlaşamayanı
da var, dini inanışı nedeniyle horlananı da var, toplumun günahlarından uzak
durmak isteyeni var. Çoğu da bir noktadan sonra radikalleşip sistemle açıkça
çatışmaya kadar götürmüş işi. Bir şekilde, bu aralar moda olan deyimle
marjinalleşmişler.
S: Ama siz diyorsunuz ki bizim durumumuz
aynı değil?
O.M.: Düzenle kavgası olmayan bir
insan neden dağ başına çekilsin? Elbette bir uyuşmazlık var ama şu anda
çiftlikte bulunan insanların bir araya gelme sebebi bu değil. Buradaki insanlar
kendilerini rahat hissettikleri, huzur buldukları bir ortamda, toplumla asgari
etkileşim içinde yaşamak istiyorlar. Kendilerine göre siyasi fikirleri var
elbette, ama neredeyse her birinin fikri birbirinden farklı. Kanunlara saygılı
100 seçmen var çiftlikte. Herhangi başka 100 seçmenden bir farkları yok.
S: Sizin burada para akladığınız
konusundaki iddialara ne diyeceksiniz peki?
O.M.: Dersinizi çalışmadan gelmişsiniz
derim. Vakıf için harcadığım paraların bir kuruşunu bile şirketlerin
vergisinden düşmedim çünkü kendi cebimden verdim hepsini. Dersinizi çalışsaydınız
daha geçen sene şirketlerin vergiden düştüğü sosyal amaçlı harcamalarının vergi
matrahının %15'i ile sınırlı olması konusunda lobi yaptığım için TÜSİAD'tan
atıldığımı bilirdiniz.
S: Dediğiniz gibi çalışmadım
dersimi, evet. Özür dilerim. Bizi çağırdığınızda atladığımız gibi geldik hemen
röportaj için.
O.M.: O zaman gelin de çiftliği
gezelim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder