11 Nisan 2012 Çarşamba

12


Soru: Osman Bey, Türkiye kamuoyu sizi tanıyordu veya en azından tanıdığını zannediyordu. Şimdi kurduğunuz vakıf ve çiftlik ile çok farklı bir biçimde gündemdesiniz. Çok çeşitli söylentiler var. Burada gerçekte ne oluyor?

Osman Meşeli: Öncelikle hoş geldiniz diyeyim tekrar. Buraya gelmeniz benim için çok önemli, çünkü dediğiniz gibi bir sürü söylenti dolaşıyor ortalıkta, ama bugüne kadar kimse sizin gibi gelip açıkça bu soruyu sormadı. Sanırım onlarla konuşacağımı veya doğruyu söyleyeceğimi düşünmüyorlardı.

S: Sizi anlıyorum ama siz neden neler olup bittiğini duyurmadınız?

O.M.: Duyurmadım, o konuda haklısınız. Çünkü burada kâr amaçlı bir faaliyet yok, tanıtım yapıp basın bülteni hazırlayarak elde edeceğimiz hiçbir şey yoktu. Söylentiler başlayınca da birileri gelip sorar diye bekledik ama sanırım biraz fazla bekledik. Burada yapılacak çok şey vardı ve bir türlü fırsat bulup PR çalışması yapmadık.

S: Ne gibi işler mesela?

O.M.: Bu çiftlik ve vakıf aslında bir tür terapi merkezi gibi. Ablam bir dönem çok ciddi psikolojik sorunlar yaşadı. Ayrıntısına ben girmek istemiyorum, belki akşam kendisi anlatır. O dönemde herkesten uzaklaşmak, hatta medeniyetten uzaklaşmak ve kendini, kafasını zaman baskısı olmadan toplamak istiyordu. Katıldığı grup terapisindeki arkadaşlarıyla bunları hayal ettiklerini anlattı bana bir gün. Sanırım 2007 yılıydı.  Uzun yıllardır benimle doğru dürüst oturup konuşmamış olan ablamın bu isteğini karşılamadan evvel doktoruyla, sonra başka doktorlarla görüştüm. Daha sonra böylesi komünler hakkında bir sürü kaynaktan bilgi aldım ve bu içinde oturduğumuz yerleşkenin arazisini aldım. O zaman arazi 25 dönüm kadardı. Daha sonra projenin olumlu etkilerini gördüğümde önce bir vakıf kurdum, sonra çevredeki arazileri de satın alıp vakfa devrettim. Şimdi bu arazide farklı bir komün oluşmaya başladı.

S: Siz komün dediğiniz anda bir sürü kişinin tüyleri diken diken oluyordur eminim.  Herkes bunun altında gizli bir amaç olduğunu düşünüyor!

O.M.: Haklısınız, komün deyince komünist bir yapılanma sananlar oldu, bu röportajdan sonra bu sayı daha çok artacak. Ama cemiyet desek masonlukla, cemaat desek şeriatçılıkla suçlanacağız. Ruh sağlığı merkezi desek beyin yıkadığımızı iddia edecekler. Bundan kaçış yok.

S: Peki burada tahmin edildiği gibi, daha doğrusu korkulduğu gibi siyasi bir faaliyet söz konusu mu?

O.M.: Umarım lafı dolandırdığımı düşünmezsiniz, ama önce modern anlamda komünler hakkında biraz bilgi vermem gerekiyor. Tarihin başından beri kendini toplumdan ayıran küçük topluluklar olmuş, ama bugünkü anlamda komünleri sanırım 1848 Paris Komünü ile başlatıyor sosyologlar. Ancak bence bu pek doğru değil; çünkü 1848 yılında neredeyse küçük bir devlet söz konusuydu. Asıl komünler 1800’lerin sonlarında Amerika’nın yerleşim açısından yoğun olmayan yerlerinde, özellikle de Kuzey eyaletlerinde kuruldu. 80 – 100 kişilik, hadi bilemediniz 200 kişilik gruplar o gevşek federatif yapı içinde kendi minik devletlerini kurdular. Hükümetle anlaşamayanı da var, dini inanışı nedeniyle horlananı da var, toplumun günahlarından uzak durmak isteyeni var. Çoğu da bir noktadan sonra radikalleşip sistemle açıkça çatışmaya kadar götürmüş işi. Bir şekilde, bu aralar moda olan deyimle marjinalleşmişler.

S: Ama siz diyorsunuz ki bizim durumumuz aynı değil?

O.M.: Düzenle kavgası olmayan bir insan neden dağ başına çekilsin? Elbette bir uyuşmazlık var ama şu anda çiftlikte bulunan insanların bir araya gelme sebebi bu değil. Buradaki insanlar kendilerini rahat hissettikleri, huzur buldukları bir ortamda, toplumla asgari etkileşim içinde yaşamak istiyorlar. Kendilerine göre siyasi fikirleri var elbette, ama neredeyse her birinin fikri birbirinden farklı. Kanunlara saygılı 100 seçmen var çiftlikte. Herhangi başka 100 seçmenden bir farkları yok.

S: Sizin burada para akladığınız konusundaki iddialara ne diyeceksiniz peki?

O.M.: Dersinizi çalışmadan gelmişsiniz derim. Vakıf için harcadığım paraların bir kuruşunu bile şirketlerin vergisinden düşmedim çünkü kendi cebimden verdim hepsini. Dersinizi çalışsaydınız daha geçen sene şirketlerin vergiden düştüğü sosyal amaçlı harcamalarının vergi matrahının %15'i ile sınırlı olması konusunda lobi yaptığım için TÜSİAD'tan atıldığımı bilirdiniz.

S: Dediğiniz gibi çalışmadım dersimi, evet. Özür dilerim. Bizi çağırdığınızda atladığımız gibi geldik hemen röportaj için.

O.M.: O zaman gelin de çiftliği gezelim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder