* * *
Sanırım o son kadehi içmemeliydim.
Şimdi, sabahla öğle arası bu vakitte yazdıklarımı okuyunca silmek istiyorum ama
Uğur’a söz verdim silmeyeceğim diye.
Dün gece, televizyon programından
sonra ev sahiplerimiz bizi dışarı çıkardıklarında, bütün sosyal yeteneklerimin
köreldiğini hemen fark edemedim. Nazikçe benim kadehi doldurma demeyi, bana
asılan sunucuyu (hangisi diye sormayın, söylemem) kırmadan atlatmayı başarırdım
eskiden olsa. Üstelik alkole de daha dayanıklıyımdır ben!
Velhasıl kelam o kadar içtik ki,
Hakan kendini tutsa da ben ve Uğur otogarda otobüse bindirilebilir halde
değildik. Bize hemen düzgün bir otelde oda ayarlandı, Uğur’u zorlayarak bellek
çubuğunu elinden aldım, otelin bilgisayarından dosyayı açtırdım, okudum ve
sonra o bir sayfayı yazdım.
Alkolün etkisiyle bu kadar açık
yazdığım şeylerin hepsine şimdi de katılıyorum. Ama şimdi olsa böyle girmezdim
lafa. Madem otobüsümüze daha 3 saat var, şimdi yeniden deneyelim:
Ben Burcu. Başarılı olmanın insanı
mutlu etmediğini kanıtlayan çiftlik üyelerinden biriyim. 25 yaşında aklıma
koyduğum her şeyi 35 yaşıma ulaşana kadar başardım, sonra da boşluğa düştüm.
Bunu yukarıdaki sayfalarda da görmüşsünüzdür zaten; ama daha derin bir şey
bekliyorsanız boşuna beklemeyin. Bütün olup biten bu kadardı, bu yüzden
buradayım.
Aslında ben hayal kurma gücümü ya
da hayal kurma yeteneğimi kaybettim. Öyle dersem kolay anlaşılır halim.
Yaşıtlarım üniversitede hızlı bir kariyer, şarap şişesini masada açtırabilecek
ve düşünmeden para harcayabilecek, prestijli bir maaş hayal ederdi. Bunu elde
ettiklerinde yurt dışı turları, yakışıklı bir adam, şirket arabasına geçiyordu
hayaller. Acılı ayrılıklarda intikam hayalleri, iyi giden ilişkilerde ise
çocuklar düşlüyorlardı. Evlenip çocuğu yapan çocuğu en mükemmel okula yollamak
için çırpınıyordu. Önlerine sürekli yeni bir hayal koyup bunu bir hedefe
dönüştürüyorlardı kısacası. Bir hedeften bir sonrakine çırpınıyorlardı, sadece
şarabın kalitesi artıyordu zaman içinde, bir de şikâyet ettikleri adamlar.
Ben bunu beceremedim. Asla büyük
kariyer hayallerim olmadı. Daha mütevazı hedeflerle başladım hayata. İlk işime
büyük bir keyifle ve aşkla sarıldığımda batacak mıyım çıkacak mıyım belli
değildi. O zaman hayatımda ilk defa, her akşam hayal kurmaya başladım. İşi nasıl
büyüteceğimi, başladığım işi nasıl başaracağımı anlatıyordum kendi kendime.
Yastığa başınızı koyduğunuzda,
elinizden tutup sizi uyku âlemine geçiren şeye hayal denir. Bir hayaliniz yoksa
karanlık bir sudaki girdaba dönüşür yastık. O yüzden daha çocukken masallar
okur anneniz veya babanız size; uyku cinlerinden, şeytanın vesvesesinden sizi
böyle korur. O en korunaksız olduğunuz, kapalı gözlerle uykuyu beklediğiniz
anlarda kesif bir karanlığın içine düşmeden uykuya geçersiniz masallarla. Pamuk
prenses bitince Keloğlan tutar elinizden. Büyüdüğünüzde de kendi masallarınızı
anlatırsınız, onlara hayal dersiniz.
Bir hayali gerçek olduğunda
kolayca bir sonrakine geçer çoğu insan, ben bunu beceremedim. İşler sonunda
kendi başına yürüyecek kadar büyüdüğünde uyku uyuyamamaya başladım. Önceleri
uykuya geç dalmalar, TV başında uyuklayıp onun sesiyle kafandaki sessizliği
bastırmalar, sinirleri gevşetmek için bir kadeh şarap içmeler… Sonra hobiler,
psikologlar, gereksiz erkekler…
Yeni bir hayal kurmaya gücüm mü
kalmamıştı? Hayallerin gerçekleştiği anda değersizleştiğini görüp yaşama
amacımı mı kaybetmiştim? Ne için uğraşıyorum ki mi demiştim? Şu anda o sürece dâhil
hatırladığım tek şey mutsuzluk, depresyon, amaçsızlık ve kimyasallar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder