24 Kasım 2015 Salı

108

* * *

Sabah kalktığımda, kapının altından atılmış bir kâğıt vardı yerde.

“Sürekli koşmak zorunda değilsin. İlerlemek, kimin tarafından baktığına göre değişen bir eylem biçimidir; ilerlediğinden eminsen belki yeniden düşünmen gerekiyordur. Son birkaç yılın kendine bir rutin oluşturmakla, işleri yoluna koymakla geçtiyse belki artık dalga işlevini çökertme çabasına ara verme zamanın gelmiştir.
Dur!
Dur ve…
Dur ve dinle! Sana ne söylüyor o ses?
Dur ve düşün!
Dur ve bekle, sana yetişsin! Hatta elinden tut!
Dur ve sonra iki katı hızla devam et!
Dur ve etrafına bak.
Dur ve korktuğun şeyin gözünün içine bak.
Dur ve yönünü değiştir.
Dur ve senin gibi duranların gözünün içine bak. Gördüklerine şaşırabilirsin.
Dur ama durmaktan bir şey umma.
Dur ve neden harekete geçtiğini hatırla.
Dur ve sana durma diyenleri gözden geçir.
Dur ve bekle, kendini göstersin.
Dur ve gülümse.
Dur ve ağla artık, yeterince uzaklaştın.
Dur ve içini dök. Söylenmeyen söz ağırlaşır.
Dur ve elini uzat, tutmazsa tutmaz.
Dur ve otur, biraz nefeslen.
Dur. Durmak anlamsız gibi gelene kadar.
Dur ve hazır ol, o sana doğru geliyor.
Dur ve ağırlıklarından birazını buraya bırak.
Dur ve senden sonra geçecekler için bir not yaz.
Dur ve ıslık çal, koşarken zordur ıslık çalmak.
Dur ve hayal et.
Bu muydu istediğin?”

Kimin yazdığını bilmesem de yaklaşık bir tahminim vardı, kendi kıyametimize doğru koşar adım gittiğimizi düşünen ve bizi durdurmak isteyen Bülent vardı bir tek. Ama o da Sultanhisar’daydı.
Sevda uyuyordu. Elimde mektupla, ne yapacağımı bilmez biçimde kapıyı açtım, binanın dışına çıkar çıkmaz Uğur’u kaldırımda oturur buldum. Sırıtarak bana bakıyordu.

“Günaydın abi!” dedi.

“Günaydın! Bülent mi yazdı bunu?”

“Dün yazmış. Gece. Ağlak bir de e-posta yazmış bana, ama sanırım konuyu sen zaten biliyorsun. Aşık olmuş yine…”

“… kerkenez” diye ben tamamladım. Ona kalsa daha sert bir şey diyecekti.

“Bir de oturup bunu yazmış. Ona göre kafamız netleşip dışarıdakilere bir mesaj vereceğimiz gün böyle bir metinle başlamamış gerekirmiş. Herkes sürekli ileri gitmekten, gelişmekten, ilerlemekten bahsederken bunun saçmalığını yüzlerine vurmalıymışız. Ama bizi dinleyeceklerine, bize kapılacaklarına dair korkusu sanırım biraz zayıflamış, onları kimse etkileyemez, harekete geçiremez diyor.”

“Oysa?” diye kaşıdım.

“Oysa sözümüzü yaymak çok kolay” dedi Uğur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder