Hakan abi “Bizi buraya çağırdığınız ve kendimizi ifade
etmemize izin verdiğiniz için çok teşekkür ederiz. Son sözüm şudur; bizi
izlemeye devam edin!” dedi.
Burcu konuştu sonra:
“Bizi izlemeye devam edin ama kurban olayım uzaktan
izleyin. Yarın bizim köyün ortasında sekiz tane tur otobüsü olursa size çay
bile yetiştiremeyiz.”
Sonra sıra bana geldi:
“Yapamam diyorsunuz ya” dedim üzerinde kırmızı ışık
yanan kameraya bakarak, “yaparsınız. Değişemem diyorsunuz ya, değişebilirsiniz.
Değiştiremem diyorsunuz ya, değiştirebilirsiniz.”
Işıklar azaldı, bir acayip müzik girdi. Yerimizde
oturmaya devam ettik.
“Çok güzel bir akşam oldu” dedi Emel, “biz çok
teşekkür ederiz geldiğiniz için.”
Hakan abi cevap verecekken Murat’ın öfkeli bakışlarını
hissetti üzerinde:
“Ne oldu?” dedi. Murat ikiletmeden başladı dökülmeye:
“Biz diye bir şey yok, anlamıyorsunuz. Akıllı adamlar
ve kadınlar var, ülkeyi ve gidişatı değiştirmek için çalışıyorlar. Sonra bir
süre sonra, sanki ülke aşkı bir hobiymiş ve bırakılması gerekiyormuş gibi
bırakıp güzelce, para getiren bir kariyere başlıyorlar. Düzen değişmeyecekse
kendi kıçımızı sağlama alalım diyorlar. Hiçbirimiz sonuna kadar götüremeyiz,
hiçbirimiz yeterince destek bulamayız. Bunu bildiğimiz halde gereksiz bir
iyimserlik türküsü söylüyorsunuz hepiniz. Emel de öyle, siz de öyle.
Hatta sizin haliniz daha kötü, olup biteni görmeyeceğiniz
bir yere kapatmışsınız kendinizi. Osman amca parasını versin, siz orada oturup
hayal kurun. Memleket elden giderken siz meleklerin cinsiyetini tartışın!”
Hakan abi sakinliğini bozmadı:
“Hani on kişi bir yerde oturursun arkadaşlarında,
kalkıp başka yere gidelim deyince herkes bir şey söyler. Bazısı hayran olduğu
kız ne derse ona uyar, bazısı Ahmet ne derse tersini yapmak için hazırdır, bir
türlü karar veremez grup. Sonra biri ‘ben şuraya gidiyorum’ der, o
kararsızlığın içinde bir kararlı kişi genelde milleti peşinden sürükler. Yahut
kalan 9 kişi ona karşı birleşir, bir anda, o inatçı herifin dediği olmasın diye
başka bir yerde uzlaşırlar. Tanıdık geldi mi bu durum sana?”
“Evet,” dedi Murat. “O inatçı herif siz misiniz?”
“Hayır, ama o inatçı herif gibi olmalıyız. Biz
burnumuzun dikine gitmeye karar verdik. Biri kararlı olduğunda, ciddi bir
değişim başlamış demektir. Gerçek bir değişim. Bir kişiyle olmaz, kritik
kütlesinin ne olduğu belli değildir, bazen nesiller sürer.
Dünya, içinde olduğumuz yaşam, yani bugünkü şartlar
çok karmaşık. Bin matematikçi otursa, yüz yıl çalışsa hesaplayamaz neyi niye
yaptığımızı veya yapmadığımızı. Sadece Türkiye’yi, sadece İstanbul’u bile
hesaplayamazlar. Evlerin değerinden bankadaki paralara, kredi borçlarından
fabrikalardaki üretime, trafik sıkışıklığından ofiste rastlaşmak için
çırpındığın kıza, dostluklardan çalınan cüzdanlara kadar milyar tane parametre
var. O parametreleri tek tek değiştirmeye çalışan reformist de, parametreleri
yok sayan devrimci de değişim için ciddi bir çaba sarf ediyor demektir. Kim,
nasıl, hangi yöntemle, ne kadar başarılı olur bilmiyorum ama kararlı olmak
gerektiğini biliyorum.
Asıl şunu sorsan hiçbirimiz cevap veremezdik. Bütün bu
sistemi reddediyorsunuz da, daha adil, daha gerçek bir öneriniz var mı?”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder