9 Kasım 2015 Pazartesi

97

Hakan abi “Bizi buraya çağırdığınız ve kendimizi ifade etmemize izin verdiğiniz için çok teşekkür ederiz. Son sözüm şudur; bizi izlemeye devam edin!” dedi.

Burcu konuştu sonra:

“Bizi izlemeye devam edin ama kurban olayım uzaktan izleyin. Yarın bizim köyün ortasında sekiz tane tur otobüsü olursa size çay bile yetiştiremeyiz.”

Sonra sıra bana geldi:

“Yapamam diyorsunuz ya” dedim üzerinde kırmızı ışık yanan kameraya bakarak, “yaparsınız. Değişemem diyorsunuz ya, değişebilirsiniz. Değiştiremem diyorsunuz ya, değiştirebilirsiniz.”

Işıklar azaldı, bir acayip müzik girdi. Yerimizde oturmaya devam ettik.

“Çok güzel bir akşam oldu” dedi Emel, “biz çok teşekkür ederiz geldiğiniz için.”

Hakan abi cevap verecekken Murat’ın öfkeli bakışlarını hissetti üzerinde:

“Ne oldu?” dedi. Murat ikiletmeden başladı dökülmeye:

“Biz diye bir şey yok, anlamıyorsunuz. Akıllı adamlar ve kadınlar var, ülkeyi ve gidişatı değiştirmek için çalışıyorlar. Sonra bir süre sonra, sanki ülke aşkı bir hobiymiş ve bırakılması gerekiyormuş gibi bırakıp güzelce, para getiren bir kariyere başlıyorlar. Düzen değişmeyecekse kendi kıçımızı sağlama alalım diyorlar. Hiçbirimiz sonuna kadar götüremeyiz, hiçbirimiz yeterince destek bulamayız. Bunu bildiğimiz halde gereksiz bir iyimserlik türküsü söylüyorsunuz hepiniz. Emel de öyle, siz de öyle.

Hatta sizin haliniz daha kötü, olup biteni görmeyeceğiniz bir yere kapatmışsınız kendinizi. Osman amca parasını versin, siz orada oturup hayal kurun. Memleket elden giderken siz meleklerin cinsiyetini tartışın!”

Hakan abi sakinliğini bozmadı:

“Hani on kişi bir yerde oturursun arkadaşlarında, kalkıp başka yere gidelim deyince herkes bir şey söyler. Bazısı hayran olduğu kız ne derse ona uyar, bazısı Ahmet ne derse tersini yapmak için hazırdır, bir türlü karar veremez grup. Sonra biri ‘ben şuraya gidiyorum’ der, o kararsızlığın içinde bir kararlı kişi genelde milleti peşinden sürükler. Yahut kalan 9 kişi ona karşı birleşir, bir anda, o inatçı herifin dediği olmasın diye başka bir yerde uzlaşırlar. Tanıdık geldi mi bu durum sana?”

“Evet,” dedi Murat. “O inatçı herif siz misiniz?”

“Hayır, ama o inatçı herif gibi olmalıyız. Biz burnumuzun dikine gitmeye karar verdik. Biri kararlı olduğunda, ciddi bir değişim başlamış demektir. Gerçek bir değişim. Bir kişiyle olmaz, kritik kütlesinin ne olduğu belli değildir, bazen nesiller sürer.

Dünya, içinde olduğumuz yaşam, yani bugünkü şartlar çok karmaşık. Bin matematikçi otursa, yüz yıl çalışsa hesaplayamaz neyi niye yaptığımızı veya yapmadığımızı. Sadece Türkiye’yi, sadece İstanbul’u bile hesaplayamazlar. Evlerin değerinden bankadaki paralara, kredi borçlarından fabrikalardaki üretime, trafik sıkışıklığından ofiste rastlaşmak için çırpındığın kıza, dostluklardan çalınan cüzdanlara kadar milyar tane parametre var. O parametreleri tek tek değiştirmeye çalışan reformist de, parametreleri yok sayan devrimci de değişim için ciddi bir çaba sarf ediyor demektir. Kim, nasıl, hangi yöntemle, ne kadar başarılı olur bilmiyorum ama kararlı olmak gerektiğini biliyorum.


Asıl şunu sorsan hiçbirimiz cevap veremezdik. Bütün bu sistemi reddediyorsunuz da, daha adil, daha gerçek bir öneriniz var mı?”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder