18 Ağustos 2012 Cumartesi

85


Gece başımı yastığa koyana kadar onu hiç düşünmedim. Ama gözlerimi kapatınca onunla ilgili hayaller doluşuverdi kafamın içine, yarın sabah yanıma gelip konuşacağını, akşam yine beni bulacağını, birlikte çay içeceğimizi düşünmek aşk hayallerinden bile daha tehlikeliydi, çünkü gerçek olabilecek gibiydi. Neden olmasındı? Olmayacak dedim ve uyumaya çalıştım. Bir saatten uzun süre yatakta döndükten sonra pes edip radyomu açtım. Uzun zamandan sonra kafamdaki sesi susturmak için dış sese ihtiyaç duymam moralimi bozdu. Uyumadan önce en zehirleyici cümleyi söylüyordum kendime tekrar tekrar; "zaten sevgilisi vardır!"

Sabah kalktığımda Bahadır abiyle arazileri gezmeye çıktık, ama tarım üzerine bilgimin ilkokul düzeyinde olduğunu görünce bizim çiftlikle ilgili esas merak ettiği soruları sormaya başladı: Toplantılar nasıl yapılıyordu? Konuyu kim belirliyordu? İlerleme kaydedebiliyor muyduk? Gerçekten her konuyu sıfırdan ve hiç kimseden alıntı yapmadan mı tartışıyorduk? Bunun gerçekten bir faydası var mıydı? Amerika'yı yeniden keşfetmeyi değil tekne yapmayı bile yeniden keşfetmeyi neden bu kadar önemsiyorduk?

Elimden geldiğince bu sorulara cevap vermeye çalıştım. Ne kadar faydalı oldu bilmiyorum, çünkü buradaki insanlar da bizim gibi idealistti ama kendilerini dünya karşısında elleri kolları bağlı, ne yapacağını bilmez, olup bitene anlam veremeyen kişiler olarak görünmüyorlardı bana. Elbette soruları ve sorunları, bunları düşünmek için de bu neredeyse kutsanmış, bereketli topraklara ihtiyaçları vardı. Ama bizim gibi kadim meselelere kafalarını takacaklarını sanmıyordum. Yanılmışım.

Ben Amerika-tekne alegorisi üzerinden giderek elimden geldiğince şunu anlattım: Biz sadece Amerika'yı yeniden keşfetmek istemiyoruz, sahilde durup düşünmek, içimizdeki keşif merakının nedenini düşünmek, doğaya en az zarar verecek biçimde ve yeni bir anlayışla tekneler yapmak, teknenin tasarımını sıfırdan yapmak ve eski teknelere öykünmemek, teknedeki hiyerarşiyi ve iş bölümünü tartışmak ve Amerika'yı bulacaksak böyle bulmak istiyoruz dedim. O da "Amerika zaten keşfedildi, işgal edildi, yağmalandı, halkı öldürüldü, sonra yeni bir ülke ve yeni şehirler kuruldu orada" dedi. "Siz ilkel bir tekneyle yeniden oraya gittiğinizde bakir bir kıta bulmayacaksınız ki, destroyerler karşılayacak sizi!"

Kendimi söz oyunlarında başarılı biri zannederken bu kadar bariz bir şekilde yenileceğimi hiç düşünmemiştim, lakin buna söyleyecek sözüm yoktu. "Bize ilişmeyecekler o mega ordular, uçaklar, destroyerler; çünkü bizde istedikleri bir şey yok.  Biz önce ilkel sallar, sonra basit sandallar yapacağız. Sonra yeni ve daha güçlü, daha sağlam bir medeniyet kurmaya çalışacağız."

"Kırk derviş bir postta oturur, iki hükümdar bir dünyayı paylaşamazmış" diyerek kesip attı Bahadır abi. "Yeni bir medeniyet hayalin varsa mevcut olanla önünde sonunda çarpışırsın. Sen o medeniyeti kurmayı başaracak gibi olduğunda meydan okuduğun güç sen daha kuvvetlenmeden saldıracaktır. O yüzden destroyeri alıp geliştirmek daha makul gibi geliyor bana!"

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder