5 Ağustos 2012 Pazar

73


"Ya tamam," diye sözünü kesti Uğur, "ben zaten gecenin bir vakti Aydın'a giderken söylediğin iki cümle için yolumdan dönecek değilim. Sen endişelenme. Hiç korkmuyorsun başlatacağım şeyden, onu görüyorum. Oyuncağı elinden alınmış çocuğa acır gibi acıyorsun bana şimdi. Acıma sakın. Ben günü geldiğinde sana acımam, emin ol!"

"Çok film seyretmişsin sen."

"Ooo, hem de bir sürü. Tek başına bir adamın herkesten intikam almak için yola çıktığı, ama aslında bir tane yozlaşmış yöneticinin her şeyi bozduğunu öğrendiği, herifi vurup rahatladığı her filmi seyrettim. İyilerin kazandığı bütün polisiye romanları okudum. Tüm ütopyaları da okudum. Ama şunu gördüm; ütopyaların nasıl ortaya çıktığını iki sayfada geçer tüm kitaplar. Senin yazdığın günlük bir gün kitap olursa yeni bir dünyanın nasıl şekillendiğini adım adım anlatacak."

Çantasına gereken her şeyi dolduran Bülent fermuarı çekip çantasını kapattı. Uğur'a bir şey demeden masasına gitti, çekmeceyi açtı ama aradığını bulamadı.

"Ne arıyorum biliyor musun? Cüzdanımı. Neredeyse bir yıldır kullanmamıştım. Bütün Türkiye'de bir yıldır cüzdanının nerede olduğunu merak etmemiş 100 kişiden biriyim. Bu bile korkutuyor beni. Çünkü seneye bunu diyecek 300 kişi olacak. On sene sonra kim bilir kaç kişi olacak. Senin yapmayı düşündüğün şeyin yeni bir dalga başlatacağını sanmıyorum, çünkü henüz erken. Kitlelere ulaşmamıza daha vakit var bence. Üstelik onlara sunabileceğimiz bir hayal de yok ortada henüz. Bu yüzden senin planından korkmuyorum, kusura bakma."

Kapı çalınınca ikisi birden gayrı ihtiyari kapıya döndüler. Bülent "Girin" deyince içeri Burcu girdi.

"Topladın mı çantanı?" dedi Burcu. Bülent başıyla onayladığında Uğur kapıya doğru yürüdü.

"Sizin konuşacaklarınız vardır, ben kaçıyorum. Sabah bana uğramadan gitme, olur mu?" dedi.

Burcu Uğur'a bakıp:

"Seninle daha sonra konuşacağız! Çok kızgınım sana!" dedi.

Bülent anlamaz gözlerle Uğur'a baktı, Uğur ise cevap vermek yerine odadan hızla sıvışmayı tercih etti.

"Bu çakal," dedi Burcu tıslayarak, "benim senden hoşlandığımı söyleyip seni kızdırıyormuş, ağzından kaçırdı az evvel. Onu konuşmaya geldim."

"Uğur'un o dediğini hiçbir zaman ciddiye almadım, ama böyle şeyleri şaka konusu yapmasına kızıyorum evet. Sen …"

"Hayır."

"Ben de öyle düşünmüştüm. Ama benden gerçekten hoşlansaydın anlar mıydım onu da bilmiyorum. O konuda pek yetenekli değilim. Çok açık işaretleri bile okuyamıyorum, ama var olmayan işaretleri keşfedip yorumlamakta çok başarılıyım." Durdu: "Otursana yahu, madem konuşacağız. Bir hışımla gelip geçmeyeceksin değil mi?"

"Yok," dedi Burcu, odadaki tek iskemleyi çekip otururken. Bülent de yatağına oturdu, birbirlerine baktılar.

"İşte onu diyecektim," dedi Burcu zorla. "Öyle bir şey yok, gruba da sana yakın olmak için falan girmedim. Kızmazsan bir şey diyeyim hatta," dedi ve yüzüne baktı Bülent'in, Bülent eliyle 'buyur devam et' dercesine bir işaret yapınca devam etti: "seni hiç fark etmemiştim ben. Adını bilmiyordum, yemekte falan da karşı karşıya oturduysak hiç hatırlamıyorum. Yanlış anlama lütfen, çoğu kişinin farkında değildim. Çok başka yerde kafam benim. Sırf Roninlere katılmamak için bir tarlaya ve bir gruba girdim. Umarım sen de ..."

"Hayır. Benim de sana karşı gizli duygularım yok. Olsa da böyle bir zorlamayla söylemezdim." Gülümsedi ama Burcu hiç oralı değildi, espriye hiçbir tepki vermemişti. "Bu konuyu açıklığa kavuşturduğumuza sevindim."

Burcu cevap vermedi, belli belirsiz gülümsedi sadece.

"Neden güldün?" dedi Bülent.

"Film cümlesi gibiydi, o ne öyle?! Açıklığa kavuşturduğumuza sevinmişmiş. Komik adamsın sen!"

"İyi anlamda umarım. Çay getireyim mi sana? Odama misafir gelmişsin, hiçbir şey ikram etmedim daha."

"Gerek yok," dedi Burcu, "ama sen istiyorsan al çay. Ben de içerim. Senin odayı sevdim, benim oda arkadaşım beni uyanık gördüğünde sürekli konuşuyor. O uyuyana kadar biraz burada kalmak istiyorum mümkünse."

Bülent tereddüt etse de ayağa kalktı: "Dur o zaman hemen mutfaktan kapıp geleyim çayları! Konuşuruz biraz."

Kapıyı açıp dışarı çıktığında koridorun ucunda Uğur'u gördü. Yumruk yaptığı sol elinin başparmağıyla 'her şey yolunda' olarak yorumlanabilecek bir işaret yapan ve sırıtan Uğur hemen uzaklaştı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder