Gece başımı yastığa koyana kadar onu
hiç düşünmedim. Ama gözlerimi kapatınca onunla ilgili hayaller doluşuverdi
kafamın içine, yarın sabah yanıma gelip konuşacağını, akşam yine beni bulacağını,
birlikte çay içeceğimizi düşünmek aşk hayallerinden bile daha tehlikeliydi,
çünkü gerçek olabilecek gibiydi. Neden olmasındı? Olmayacak dedim ve uyumaya
çalıştım. Bir saatten uzun süre yatakta döndükten sonra pes edip radyomu açtım.
Uzun zamandan sonra kafamdaki sesi susturmak için dış sese ihtiyaç duymam
moralimi bozdu. Uyumadan önce en zehirleyici cümleyi söylüyordum kendime tekrar
tekrar; "zaten sevgilisi vardır!"
Sabah kalktığımda Bahadır abiyle
arazileri gezmeye çıktık, ama tarım üzerine bilgimin ilkokul düzeyinde olduğunu
görünce bizim çiftlikle ilgili esas merak ettiği soruları sormaya başladı:
Toplantılar nasıl yapılıyordu? Konuyu kim belirliyordu? İlerleme kaydedebiliyor
muyduk? Gerçekten her konuyu sıfırdan ve hiç kimseden alıntı yapmadan mı
tartışıyorduk? Bunun gerçekten bir faydası var mıydı? Amerika'yı yeniden keşfetmeyi
değil tekne yapmayı bile yeniden keşfetmeyi neden bu kadar önemsiyorduk?
Elimden geldiğince bu sorulara cevap
vermeye çalıştım. Ne kadar faydalı oldu bilmiyorum, çünkü buradaki insanlar da
bizim gibi idealistti ama kendilerini dünya karşısında elleri kolları bağlı, ne
yapacağını bilmez, olup bitene anlam veremeyen kişiler olarak görünmüyorlardı
bana. Elbette soruları ve sorunları, bunları düşünmek için de bu neredeyse
kutsanmış, bereketli topraklara ihtiyaçları vardı. Ama bizim gibi kadim
meselelere kafalarını takacaklarını sanmıyordum. Yanılmışım.
Ben Amerika-tekne alegorisi üzerinden
giderek elimden geldiğince şunu anlattım: Biz sadece Amerika'yı yeniden
keşfetmek istemiyoruz, sahilde durup düşünmek, içimizdeki keşif merakının
nedenini düşünmek, doğaya en az zarar verecek biçimde ve yeni bir anlayışla
tekneler yapmak, teknenin tasarımını sıfırdan yapmak ve eski teknelere öykünmemek,
teknedeki hiyerarşiyi ve iş bölümünü tartışmak ve Amerika'yı bulacaksak böyle bulmak
istiyoruz dedim. O da "Amerika zaten keşfedildi, işgal edildi, yağmalandı,
halkı öldürüldü, sonra yeni bir ülke ve yeni şehirler kuruldu orada" dedi.
"Siz ilkel bir tekneyle yeniden oraya gittiğinizde bakir bir kıta
bulmayacaksınız ki, destroyerler karşılayacak sizi!"
Kendimi söz oyunlarında başarılı biri
zannederken bu kadar bariz bir şekilde yenileceğimi hiç düşünmemiştim, lakin
buna söyleyecek sözüm yoktu. "Bize ilişmeyecekler o mega ordular, uçaklar,
destroyerler; çünkü bizde istedikleri bir şey yok. Biz önce ilkel sallar, sonra basit sandallar
yapacağız. Sonra yeni ve daha güçlü, daha sağlam bir medeniyet kurmaya
çalışacağız."
"Kırk derviş bir postta oturur,
iki hükümdar bir dünyayı paylaşamazmış" diyerek kesip attı Bahadır abi.
"Yeni bir medeniyet hayalin varsa mevcut olanla önünde sonunda
çarpışırsın. Sen o medeniyeti kurmayı başaracak gibi olduğunda meydan okuduğun
güç sen daha kuvvetlenmeden saldıracaktır. O yüzden destroyeri alıp geliştirmek
daha makul gibi geliyor bana!"