20 Temmuz 2012 Cuma

68


BÖLÜM 6

Bülent toplantı bitip kapının önüne çıktığında Uğur’u karşısında, kendisini beklerken buldu. Yüzünde yaramaz bir çocuğun gülümsemesiyle çıkanlar arasında Bülent’i aradı, bulur bulmaz da yanına yanaştı. Burcu ile yan yana yürüyen arkadaşının yanına seğirtti ve sesindeki heyecanı gizlemeye dahi gerek kalmadan konuşmaya başladı:

“Koş hadi koş, ortalık karıştı!”

Bir şeylerin ters gitmediği, sadece seyirlik bir durum olduğunu Burcu da Bülent de anladı.

“Ne oluyor yahu?” dedi Bülent. “Ne bu heyecan? Daha iki saat önce suratın beş karış, Burcuya mektup yazıyordun!” Ne yaptığını anlayıp yanında şaşkın gözlerle bakan Burcu’ya açıklama yapma ihtiyacı duydu: 

“Sana değil, başka bir Burcu.”

“Hepimizin bir Burcu’su var,” diyerek göz kırptı Uğur, “ama şimdi bundan bahsetmeyelim. Alev ortalığı karıştırdı, senin ‘görevli’ gitmene takmış kafayı. Hakan abinin kafasına göre iş yaptığını söyleyip sabah sen gitmeden önce 51 imza toplamaya çalışıyor."

Bülent sırıttı hiç düşünmeden. Hakan ile Alev’in kapışması fikri hoşuna gitmişti.

“Gülüyorsun ama,” dedi Burcu, “bence haklı. Bu bakkala, pazara adam göndermek gibi rutin bir şey değil ki! Neticede ilk büyükelçimiz olacaksın ve sen bile bunu birkaç saat önce öğrendin!"

“Haklı olabilirsin,” dedi Bülent, “ama yine de çok eğlenceli bir şey bu. Ne bileyim, bence öyle."

Uğur da gülmeye başlamıştı açıkça. Komplo teorisi toplantısından çıkanlar dağılmamış, etraflarına toplanmışlardı. Gürol elleri belinde, sinirlenmeye hazır bir ifadeyle seyrediyordu gülümseyen ikiliyi, Ümit ile Didem ise yan yana ve gülümseyerek takip ediyordu olup biteni. Onların gülümsemelerinin nedeni elbette birbirlerine değen ve kimsenin görmediğini sandıkları elleriydi.

“Gidip bakalım hadi,” dedi Uğur neden sonra. “Kaçırıyoruz!”

Herkes doğrudan yemekhane tarafına yöneldiğinde Uğur bileğine sarılan bir el hissetti. Burcu onu bileğinden tutup yavaşlatıyordu.

“Sen niye öyle dedin?”

“Ne dedim?”

“Herkesin bir Burcu’su vardır ne demek?”

“Off, uzun hikâye” dedi Uğur. Ancak yürümeye çalıştığında Burcu’nun tamamen durduğunu ve onu da durdurduğunu fark etti. “Benim âşık olduğum bir kız vardı, adı Burcuydu. Yıllardan sonra bugün bir mektubu geldi. Ondan bahsediyorduk."

“Ondan bahsediyordun demek. O kırptığın gözünü oyarım senin bir daha yaparsan!” sesi gayet ciddi geliyordu Burcu’nun. Gerçekten sinirlenmişti.

“Özür dilerim,” dedi Uğur gerçek bir pişmanlıkla, “seni değil Bülent’i kızdırmak içindi. Hadi gidelim lütfen.”

“Bülent benden mi hoşlanıyor?” Burcu kesinlikle konuyu kapatmak niyetinde değildi.

Uğur en azından yürüyerek konuşmak için diğer eliyle Burcu’nun bileğini tutup nazikçe çekti. Annesini çekmeye çalışan bir çocuğa benziyordu. Burcu ise kımıldamıyordu.

“Bunu bilmiyorum,” diye itiraf etti Uğur. “Ama onun grubuna Bülent’ten hoşlandığın için geldiğini söyledim bir defasında, çok sinirlendi. Şakaydı sadece. Ama damarını bulmuşken basmadan edemiyorum. Gerçekten üzgünüm.”

Burcu sinirli gibi değildi:

“Çocuksunuz siz.” Burcu hala aynı yerde duruyordu, ne yapacağını bilemez gibi görünüyordu.

“Sen gerçekten ondan hoşlanıyorsun. Eyvah!” diye feryat etti Uğur. “Dalga da geçemeyeceğim artık!"

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder