BÖLÜM 6
Bülent toplantı bitip kapının önüne
çıktığında Uğur’u karşısında, kendisini beklerken buldu. Yüzünde yaramaz bir
çocuğun gülümsemesiyle çıkanlar arasında Bülent’i aradı, bulur bulmaz da yanına
yanaştı. Burcu ile yan yana yürüyen arkadaşının yanına seğirtti ve sesindeki
heyecanı gizlemeye dahi gerek kalmadan konuşmaya başladı:
“Koş hadi koş, ortalık karıştı!”
Bir şeylerin ters gitmediği, sadece
seyirlik bir durum olduğunu Burcu da Bülent de anladı.
“Ne oluyor yahu?” dedi Bülent. “Ne bu
heyecan? Daha iki saat önce suratın beş karış, Burcuya mektup yazıyordun!” Ne
yaptığını anlayıp yanında şaşkın gözlerle bakan Burcu’ya açıklama yapma
ihtiyacı duydu:
“Sana değil, başka bir Burcu.”
“Hepimizin bir Burcu’su var,” diyerek
göz kırptı Uğur, “ama şimdi bundan bahsetmeyelim. Alev ortalığı karıştırdı,
senin ‘görevli’ gitmene takmış kafayı. Hakan abinin kafasına göre iş yaptığını
söyleyip sabah sen gitmeden önce 51 imza toplamaya çalışıyor."
Bülent sırıttı hiç düşünmeden. Hakan
ile Alev’in kapışması fikri hoşuna gitmişti.
“Gülüyorsun ama,” dedi Burcu, “bence
haklı. Bu bakkala, pazara adam göndermek gibi rutin bir şey değil ki! Neticede
ilk büyükelçimiz olacaksın ve sen bile bunu birkaç saat önce öğrendin!"
“Haklı olabilirsin,” dedi Bülent, “ama
yine de çok eğlenceli bir şey bu. Ne bileyim, bence öyle."
Uğur da gülmeye başlamıştı açıkça.
Komplo teorisi toplantısından çıkanlar dağılmamış, etraflarına toplanmışlardı.
Gürol elleri belinde, sinirlenmeye hazır bir ifadeyle seyrediyordu gülümseyen
ikiliyi, Ümit ile Didem ise yan yana ve gülümseyerek takip ediyordu olup
biteni. Onların gülümsemelerinin nedeni elbette birbirlerine değen ve kimsenin
görmediğini sandıkları elleriydi.
“Gidip bakalım hadi,” dedi Uğur neden
sonra. “Kaçırıyoruz!”
Herkes doğrudan yemekhane tarafına
yöneldiğinde Uğur bileğine sarılan bir el hissetti. Burcu onu bileğinden tutup
yavaşlatıyordu.
“Sen niye öyle dedin?”
“Ne dedim?”
“Herkesin bir Burcu’su vardır ne
demek?”
“Off, uzun hikâye” dedi Uğur. Ancak
yürümeye çalıştığında Burcu’nun tamamen durduğunu ve onu da durdurduğunu fark
etti. “Benim âşık olduğum bir kız vardı, adı Burcuydu. Yıllardan sonra bugün
bir mektubu geldi. Ondan bahsediyorduk."
“Ondan bahsediyordun demek. O
kırptığın gözünü oyarım senin bir daha yaparsan!” sesi gayet ciddi geliyordu
Burcu’nun. Gerçekten sinirlenmişti.
“Özür dilerim,” dedi Uğur gerçek bir
pişmanlıkla, “seni değil Bülent’i kızdırmak içindi. Hadi gidelim lütfen.”
“Bülent benden mi hoşlanıyor?” Burcu
kesinlikle konuyu kapatmak niyetinde değildi.
Uğur en azından yürüyerek konuşmak
için diğer eliyle Burcu’nun bileğini tutup nazikçe çekti. Annesini çekmeye
çalışan bir çocuğa benziyordu. Burcu ise kımıldamıyordu.
“Bunu bilmiyorum,” diye itiraf etti
Uğur. “Ama onun grubuna Bülent’ten hoşlandığın için geldiğini söyledim bir
defasında, çok sinirlendi. Şakaydı sadece. Ama damarını bulmuşken basmadan
edemiyorum. Gerçekten üzgünüm.”
Burcu sinirli gibi değildi:
“Çocuksunuz siz.” Burcu hala aynı
yerde duruyordu, ne yapacağını bilemez gibi görünüyordu.
“Sen gerçekten ondan hoşlanıyorsun. Eyvah!”
diye feryat etti Uğur. “Dalga da geçemeyeceğim artık!"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder