7 Temmuz 2012 Cumartesi

63


Hilal bu fikrin eski usul olduğunu, artık insanların bir sisteme boğun eğmemek için bir devrimci komiteye boyun eğmeyeceğini söyledi. Suya atılan taşın, dalgalara liderlik yapma görevi ve hakkı olmadığını, değişimin bir dalga gibi yayılacağını, insanların inisiyatif sahibi olmazsa dalgalara katılmayacağını anlattı. Bu yüzden de dirsek temasından çok suya atılacak taşa, taşın büyüklüğüne, hızına ve suya giriş açısına, yani tetikleyecek olaylara odaklanmak gerektiğini söyledi.

Gamze bu fikre karşı çıktı ve başarılı olmak için planlı hareket edebilmenin ve devrimcilerin birbirine tam olarak güvenebilmesi gerektiğini söyledi. Gamzenin düşüncesini anlatmak için verdiği orman örneği ses kaydından aynen deşifre edilmiştir:

“Gamze (22.15): Demek istediğimi şöyle anlatabilirim belki. Diyelim ki bir ormandayız. 75 milyon Türkiyeli ormanın içinde yaşıyoruz. Ormandaki bazı ağaçlara bir hastalık bulaştı ve onları kesip ormanı kurtarmamız gerekiyor. Birileri çıkıp twitter’da: ‘Üzerinde kırmızı lekeler görünen ağaçlar hastalıklıdır, onları imha etmemiz lazım’ dese, bunu 3 gün içinde milyonlarca kişi okusa ve makul bulsa sizce ne olur? Orman mı kurtarılır yoksa bir ay sonra her yer Konya Ovası'na mı döner? Hangi büyüklükteki kırmızı lekelerin tehlikeli olduğunu bilmeyen, ağaçları nasıl imha edeceğinden emin olmayan bir sürü insan ormana dalar. Bazısı mikrop bulaşmasın diye lekeli ağaçları yakmaya çalışır, bazısı kesmeye çalışır. Birbirinden habersiz ormana daldıkları için yangınlarda birbirlerini yakarlar, ağaçları kesip birbirlerinin üzerine devirirler. Kendi elleri kesmeleri veya yakmaları da cabası. Kurtarılabilecek ağaçları da keserler, emin olmak için turuncu lekelileri ve üzerinde kırmızı boya olan ağaçları da keserler. Hatta ne olur ne olmaz diye mavi lekelileri de keserler. Bazıları 'zaten bu orman kurtulmaz' diyerek komple ormanı yakmaya çalışır, bazıları ‘bizim buralardaki kırmızı lekeli ağaçları sadece biz kesebiliriz’ diye kendi bölgesinin sınırlarını çizmeye çalışır. Üstelik kırmızı lekeli ağaçların tehlikesine inanmayanlar tüm bu yanlışları görüp kırmızı lekeli ağaçları korumaya çalışırlar. Sanırım ne demek istediğimi anlıyorsunuz. (Bir dakikaya yakın sessizlik)

Bence bizim çiftlik bu konuda bir çözüm olabilir, zaten o yüzden geldim ben buraya. Biz Pamukova’daki 3-5 dönüm bir alanda acemice de olsa hangi ağaçların nasıl kesilmesi gerektiğine dair bir model oluşturabiliriz. Eğer bir gün bir taş olup denizde bir dalga yaratacaksak bile taşın ağırlığını, hızını, ne zaman, nereye ve hangi açıyla atılması gerektiğini çok iyi hesaplamamız lazım. Ben suya taş atmaya karşıyım, o ayrı. Sözüm bitti."

Gamze’den sonra söz alan Hakan ormancıların birbirini tanıması, neyi nasıl yapacaklarını bilmesi gerektiği fikrine katıldığını söyledi. Sorunu nasıl çözeceğini öğrenen ormancı diğerlerine bu çözümü şahsen öğretirse çevreye zarar verilmeyeceğine inandığını ifade etti.

Onun arkasından söz alan Hilal de orman benzetmesini beğendiğini söyledi. Aynı örnek üzerinden fikrini açıklayabileceğinden emin olduğunu söyleyerek kendi bakış açısını anlattı, bu konuşma da ses kaydından aynen deşifre edilmiştir:

“Hilal (22.35): Diyelim ki dediğiniz gibi bir ormandayız. Ormandaki ağaçların bazıları mutasyon geçirdi ve çok hızlı büyümeye, insanların kullandığı kaynakları sömürmeye ya da tüketmeye başladı. Bu ağaçların da diyelim kırmızı lekeleri var. Yine diyelim ki bu ağaçların imha edilmesi için bir yol bulduk, kırmızı lekeli olanların bizim için tehlikeli olduğunu fark ettik. Bu durumda hayatı gitgide zorlaşan tüm insanları nasıl göz ardı edebiliriz? Onlara bu ağaçlardan kurtulmaları gerektiğini söylemezsek nasıl insanlar oluruz, aynaya nasıl bakabiliriz? Hem onların bu ağaçları kesmek için bizden daha iyi, daha güvenilir bir yola sahip olmadığını nereden bileceğiz? Biz bu dünyadaki en zeki 100 kişi değiliz ki! Olsak bile başka bir yerde canı daha çok yanan bir kişi belki daha iyi bir çözüm bulabilir, 75 milyon kişi elbette 100 kişiden daha iyi bir çözüm bulur. Ormanı komple yakmaları ve Konya Ovasına döndürmeleri riskini elbette anlıyorum, ama bu korkuyla insanları kırmızı lekeli ağaçlara da mahkûm edemez gerçek bir devrimci. Devrimin gücü, bence elbette, fikrin veya eylemin mükemmelliğinden değil geniş kitlelerce benimsenmesinden gelir. Sözüm bitti."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder