25 Ocak 2015 Pazar

89

“Gençliğin yeni liderleri” gibi muğlak bir başlık atmışlardı habere, ama haberi okudukça gazetecinin olayın farkında olduğunu anlamak mümkündü.

Üç liderden biri, 17 yaşındaki Murat’tı. Türkiye’de yazılmış ve benzersiz olduğu iddia edilen ücretsiz bir tarayıcı oyununda “kitleleri” ardından sürüklüyordu (biz elbette oyunu da duymamıştık). Nedense “come-together” gibi İngilizce bir adı vardı oyunun, ama içeriği gerçekten de ilginçti. Bir sürü tarayıcı oyununda tüm oyuncular birbirini yenmeye, üzerine yerleştirildikleri arenada sağ kalmaya çalışıyorlardı ve sürekli birbirleriyle savaşıyorlardı. Bu oyunda ise bir Leviathan vardı, çok güçlü ve zeki bir oyuncu. Oyuncuların tek başlarına asla yenemeyecekleri bir düşmandı; herkesin 100 askeri varken onun yüz binlerce askeri ve sonsuz gibi görünen kaynakları vardı. Oyuncular bir süre birbirlerine saldırıp, oyundaki en güçlü ikinci adam olmayı denemişti; ondan sonra da Leviathan’ı tepeleme hayali kurmuşlardı. Ama Murat kısa sürede birlikte hareket etmezlerse asla başaramayacaklarını fark etmiş, çevresindekileri oyunun forumunda örgütlemişti. Leviathan’ın forumu okuması yasaktı, oyuncular bunun büyük bir avantaj olduğunu fark ettiler. Sonunda Murat hem büyük bir siyasetçi, hem de başarılı bir komutan olduğunu ispatlamış, oyunun dokuzuncu ayında düşmanı yenen orduyu kurmuştu.

Çocuğun yaptığını küçümseyenler için şunu söylemeliyim, toplam yetmiş bin oyuncudan on iki bin tanesini tek bir ordu kurmaya ve onun komutasına devretmeye ikna etmişti. Bir sürü öfkeli, laf dinlemez, uzlaşmayı bilmez ergenden bir ordu kurmuştu! Bir yandan lisede okumaya (daha doğrusu okur gibi yapmaya) devam ederken günde 3-4 saatini oyuna ayırmış, insanları ikna etmek için forumda ciddi tartışmalara girerken diğer yandan da Leviathan’ın ileri karakollarını, bölge valilerini tepelemiş ve insanların etrafında toplanmasını sağlamıştı.  

Leviathan’ı yendiğinde oyunu yazan şirket yeni Leviathan olması için ona 50.000 dolar önermiş, ama o reddetmiş ve şirketten çok daha güçlü bir Leviathan bulmalarını istemişti. Şimdi eskisinin tam 20 katı güçlü yeni rakibini tepelemenin yollarını arıyordu.

Murat’ın okuldaki hocalarıyla ve ailesi ile görüşen gazeteci, Murat’tan başka herkesin olup bitene çok şaşırdığını görmüştü. Hocaları Murat’ın derslerle ilgilenmeyen, başarısız bir öğrenci olduğunu söylüyorlardı. Arkadaşları için fazlasıyla sıradandı; onu tanımlayacak bariz bir sıfat bulamıyorlardı. Akıllı değildi, aptal değildi, kavgacı değildi, dalgacı değildi, sosyal değildi, asosyal değildi. Babası ona inanmadığını, hatta derslerini aksattığı için üç gün bilgisayarını sakladığını söylüyordu. Ama Murat’ı forumdan tanıyanlar onun 30-35 yaşlarında, beyaz yakalı bir profesyonel olduğunu düşündüklerini, haberlerde gördüklerinde inanamadıklarını anlatıyorlardı.

Murat artık çok ünlüydü ama medya figürü olmaya yatkın değildi. Gazetedeki habere göre bazı sorulara kısa yanıtlar vermiş, birçoğunu da geçiştirmişti. Hayattaki amacını bilmiyordu, üniversite sınavında başarılı olacağına inanmıyordu. Okuldan nefret etmiyor, politikadan anlamıyordu. Ama oyundan bahsederken gözleri parlıyor, heyecanını başkalarına da geçirmeyi beceriyordu!

İkinci genç lider ise 29 yaşında Emel adlı bir avukattı. Kedi seviyordu. Ama gerçekten seviyordu. Orada burada resim paylaşmanın, evine hayvan doldurmanın bir çözüm olmadığını fark ettiğinde ne yapabilirim diye düşünmüştü. Bir arkadaşı “sosyal medyada her paylaşılan kedi resminden 1 lira alsak tüm sokak hayvanları kurtulur” dediğinde aklına bir fikir gelmişti (ya da kendisi bu kadar basitmiş gibi anlatıyordu).


Hayvan sevenlerin sokaktaki tüm hayvanları kurtarmak istediğini, ama bu konuda çalışan hiçbir kuruma zerre kadar güvenmediğini görünce bu durumu düzeltmeye karar vermişti. Zavallı hayvanları tek tek kurtarmaya çalışmak çok verimsiz ve çok pahalı bir işti, sokaktan bir kedi alan kişi o kediyi kurtarsa da büyük resmi değiştirmiyordu. On bin tane dernek, yüzlerce barınak, bir sürü belediye tesisi. Bunların hepsi mi berbattı?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder